Doç.Dr. Tarkan Mumcuoğlu, SBÜ Gülhane Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları AD
Göz içi basınç (GİB) değeri, glokom tanısı konulmasının yanında, hastalığın ilerlemesini ve tedaviye cevabını değerlendirilmesinde göz önüne alınan değiştirebilir tek risk faktörüdür. Bu nedenle doğru GİB ölçümü önemlidir. Goldmann aplanasyon tonometresi (GAT), GİB ölçümünde yaygın olarak kullanılan yöntem olup altın standart olarak kabul edilmektedir. Goldmann ve Schmidt tarafından 1950’li yıllarda geliştirilmiştir(1). Imbert-Fick kanuna göre sferik bir yüzeyi düzleştirmek için gereken kuvvetin, bu düzleşen alana bölünmesi GİB değerini vermektedir. Kornea yüzeyinde 3.06 mm çaplı dairesel alanı düzleştirir iken gereken kuvvet GİB değerine eşittir. Ancak GAT, ortalama santral kornea kalınlığının (SKK) 500 µm olduğu varsayımına göre tasarlanmıştır. Bu kalınlık değerlerinin altında veya üstündeki SKK durumlarında hata beklenebileceğini belirtmişlerdir. Kalın kornealarda düzleştirmek için gereken güç daha fazla, ince kornealarda daha az olacaktır. Bu da kalın kornealarda olduğundan yüksek ölçümlere, ince kornealarda ise olduğundan düşük ölçümlere neden olmaktadır. Normal popülasyonlarda da SKK değerlerinde belirgin varyasyonlar olabilmektedir.
Son zamanlarda; Oküler Hipertansiyon Tedavi Çalışması (The Ocular Hypertension Treatment Study, OHTS) gibi çalışmalarla gösterilen glokom gelişim risk analizindeki önemi nedeniyle santral kornea kalınlığına ilgi artmıştır(2,3). Hala bazı durumlar tartışmalı olmakla birlikte glokom tanısı ve tedavisinde SKK’nın klinik önemi kabul görmektedir. Demografik, çevresel faktörler, glokom tedavisi ve ölçüm yönteminin SKK değeri üzerine etkileri vardır. Glokom hastalarının takiplerinde kornea kalınlığının etkisi de değerlendirmede göz önüne alınmalıdır.
Kornea Değerlerinin, GİB ve Glokom ile İlişkisindeki Olası Mekanizmalar
Kornea özellikleri tonometride hatalı ölçümlere neden olmaktadır. Kornea kalınlığı ile glokom arasında ayrıca biyolojik ve genetik ilişki de bulunmaktadır.
Göz içi basıncı değerindeki 1 mmHg azalma; Erken Bulgu Veren Glokom Tedavi Çalıșması’nda (Early Manifest Glaucoma Treatment Study, EMGTS) perimetrik progresyon riskini, OHTS’de ise glokom gelişim riskini % 10 oranında azaltmaktadır (3,4). Bu nedenle doğru GİB ölçümü önemlidir. GAT altın standart olarak kabul edilip en yaygın kullanılan tonometri yöntemidir. Ancak SKK değerinin sabit olduğunu varsayan bir yöntemdir. Ehlers ve ark.’nın yayınında ise 29 sağlıklı gözdeki ön kamaradan direkt basınç ölçümleri, GAT ile elde edilenlerle karşılaştırılmış ve en doğru GAT ile GİB ölçümünün SKK’ın 520 µm olan gözlerde olduğu bildirilmiştir (5). Bu değerden her 100 µm’luk kalınlık farkının, GİB ölçümünde 7 mmHg kadar yanlışlığa neden olduğu belirtilmiştir. Diğer çalışmalarda da SKK ve GİB arasında pozitif korelasyon bulunmuştur(6-8). Bu nedenle kalın kornea yanlışlıkla daha yüksek GİB değerine, ince korneada ise daha düşük GİB değeri ölçümüne neden olacaktır. Bu da oküler hipertansiyonlu hastaların sağlıklı popülasyon ve PAAG olgularından daha kalın kornealarının olmasını açıklamaktadır (8,9).
Yeni tonometri cihazları SKK ve diğer kornea özelliklerinden daha az etkilenmekte ve özellikle refraktif cerrahi geçirmiş hastalarda daha doğru GİB ölçümleri sağlamaktadır (10). Dinamik kontür tonometri, daha az kornea deformasyonu yapan konkav ve korneaya uygun yüzeyi ile ölçüm yapmaktadır. Bu nedenle GAT’a göre SKK değerlerinden daha az etkilenmektedir (11). Oküler cevap analizörü ve Corvis Scheimpflug teknoloji tonometrileri, non-kontakt tonometri olup GİB ölçümünü etkileyecek parametrelere göre düzeltme ile sonuç vermektedir. Korneaya göre düzeltilmiş GİB, SKK’ından bağımsız ya da daha az bağımlı bulunmuştur (12). Rebound tonometri ve Tonopen ölçümlerinde de SKK ile GİB arasında pozitif korelasyon bulunmuştur ancak bu GAT ile ölçülen GİB değerine göre rebound tonometride daha güçlü, tonopen de ise daha zayıf bir ilişkidir. Transpalbebral tonometri ise SKK değerinden bağımsızdır, ancak sklera ve göz kapağı özelliklerinden etkilenmektedir (13). Ancak GAT hala en yaygın kullanılan GİB ölçüm yöntemidir. GAT’da düzleşmeye karşı koyan kuvvetler hem GİB hem de korneanın yapısal direncidir. Bu da kalın korneanın ince olana göre düzleşmeye daha fazla direnç göstermesine neden olacaktır. Korneanın yapısal direnci; sertliği, viskoelastik özelliği ve kalınlığının kombinasyonu ile oluşmaktadır.
Meta-analizler ve klinik çalışmalar ile SKK değerine göre GİB değeri için düzeltme faktörleri araştırılmıştır (14-16). Ancak SKK ile GİB arasındaki ilişki matematiksel modellemelerde doğrusal değildir ve komplikedir (17). SKK etkisi düşük GİB değerlerinde daha az önemlidir(18). Günümüzde yeterli değerlendirme sağlayan düzeltme algoritmi yoktur ve riski azaltmak amaçlanırken hata yapmaya da neden olabilir (19,20).
Kurala uygun 3 diyoptri üzerindeki korneal astigmatizmada ise olduğundan düşük ölçüm olur iken dik kornealarda ise aplanasyon için temas alanı oluştururken daha fazla kuvvet gerektiğinden olduğundan yüksek GİB ölçümlerine neden olmaktadır.
Kornea boyutları ile lamina kribroza veya peripapiller skleranın biyomekaniği arasında bir ilişki olabileceği hala tartışmalıdır. Lesk ve ark., konfokal tarayıcı laser oftalmoskopi ile belirgin GİB düşüşünden sonra ince kornealarda kalınlara göre laminada yaygın olarak hareketliliğin arttığını göstermişlerdir (21). GİB düşüşünden sonra ince kornealı hastalarda kalın kornealı hastalara göre lamina kan akımı da daha az olmaktadır. Bu bulgular ince kornealı gözlerde GİB değişikliklerine bağlı olarak lamimada glokomatöz hasar riskinin arttığı hipotezini desteklemektedir. Ancak Nicolela ve ark.’nın çalışmasında 5 mmHg gibi orta düzey düşüşlerde bu ilişki gösterilmemiştir (22). Glokomun süresi ve şiddeti, GİB değişikliklerine laminanın uyumunu etkileyebilir. Bazı çalışmalarda, çukurluk derinliği veya disk alanı gibi optik diskin özellikleri SKK ile ilişkisi gösterilirken bazı çalışmalarda bu ilişki gösterilememiştir (7,23).
Bir diğer teori de ince kornealarda trabeküler ağa oksidatif stresin etkisinin arttığıdır, bir çalışmada SKK ile ön kamarada parsiyel oksijen basıncı arasında ters orantı gösterilmiştir (24).
SKK için genetik yatkınlık ikiz çalışmalarında %88-95 olarak bildirilmiştir (25). Blue Mountain Göz Çalışmasında SKK için tek bir majör genetik belirleyici özellik gösterilememiştir, birden çok gen etkili olabilmektedir (26). Kornea incelmesinin nedeni olabilen kollejen 8 alt grubundaki mutasyon ileri glokomlu hasta grubunda tespit edilmiştir (27). Ulmer ve ark. da SKK için genom çalışmasında, hücrelerin adezyon molekülünde tek nükleotid polimorfizminin PAAG riskini artırabileceğini bulmuştur (28).
Kornea Kalınlığında Değişkenlik
Kornea kalınlık ölçümleri; ırk, cinsiyet, yaş ve diğer faktörler ile değişiklikler göstermektedir. La Rose ve ark., siyah ırk erkeklerde beyazlara göre daha ince SKK ölçümü bildirmiştir (29). Aynı şekilde OHTS’deki katılımcılarda ve Barbados Göz Çalışmasında da siyah ırkta daha ince kornea kalınlıkları tespit edilmiştir (30,31). Glokomu olan siyah ırkta SKK değerleri beyaz ırktan 20 µm kadar daha incedir (32). Siyah ırkta primer açık açılı glokom insidansı beyazlardan altı kat daha fazla ve glokom siyah ırkta daha erken başlayıp daha agresif seyretmektedir (32).
Epidemiyolojik çalışmalar erkeklerde korneanın daha kalın olduğunu bildirilmiştir (6,31). Kornea kalınlığı yaş ile de değişmektedir. İnfant döneminden 4 yaşına kadar kornea kalınlığı artar ve erişkin değerlerine ulaşır (33). Bazı kesitsel çalışmalarda erişkin döneminde de her on yılda 2-10 µm kadar incelme gösterilmiştir (6,34). Longitudinal çalışma olan OHTS’de her dekatta 6 µm olacak şekilde azalma tespit edilmiştir (35). Ancak klinik olarak anlamlı olacak SKK değişimi en az 20 yılda olacaktır.
Kornea kalınlık değerleri çevresel faktörlerden de etkilenmektedir. Kuru göz ve uzun süre kontakt lens kullanımı SKK azalması ile ilişkili iken kapalı ortamda çalışma ve uyku SKK’da artışa neden olabilir (36,37).
Kullanılan SKK ölçüm cihazları da değişken ölçümlere neden olabilir. OHTS, EMGTS ve EGPS gibi çalışmalarda kullanılan ultrason pakimetresi ile ölçüm önerilmektedir. SKK ölçen Scheimpflug görüntüleme, optik koherens tomografi, speküler mikroskopi veya tarayıcı slit topografi gibi cihaz ölçümleri ultrason pakimetresi ile uyumludur (38). Ancak birbirleri arasında değişimli kullanımı farklılıklara neden olabilecektir (39). Pierro ve ark.’nın yaptıkları çalışmada; ultrason pakimetresi, yedi farklı spektral-domain ile bir time-domain optik koherens tomografi ve bir Scheimpflug kamera cihazı ile kornea kalınlık ölçümleri yapılmıştır ve cihazların kendi içinde aynı ve farklı kullanıcılar arasında tekrarlanabilirliği yüksek bulunmuştur, ancak birbirleri arasında değişim yapılamayacağı belirtilmiştir (40).
Göz içi basıncını düşüren glokom ilaçları da SKK değişimlerine neden olabilir. Latanoprost ve tafluprost gibi prostaglandin analoglarının kullanımının SKK’nın azalmasına neden olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur (41). Bu etki korneanın ekstrasellüler matriksinde olan değişikliklere bağlı olabilir (42). Topikal beta bloker ilaçlar geri dönebilen bir SKK artışına neden olur iken topikal karbonik anhidraz inhibitörleri, kornea hastalıklarında geri dönüşümsüz dekompanzasyon ve kalınlık artışına neden olmakta ancak sağlıklı gözlerde anlamlı bir değişime neden olmamaktadırlar (43).
Korneanın Biyomekaniği
Korneanın biyomekanik özellikleri GİB ölçümlerine SKK göre daha anlamlı etkisi vardır (17,18). SKK’nın kornea rijiditesi ile ilişkisi ancak sağlıklı kornea için geçerlidir. Kalınlığı artmasına rağmen rijidetisi azalan kornea ödemi gibi durumlarda düşük GİB ölçümü olmaktadır (44). Tam tersi skarlı korneada ise ince olmasına rağmen rijidetisi arttığı için yanlış olarak yüksek GİB ölçümü olabilmektedir (45). Kornea çapraz bağ uygulamasında SKK değişimi olmamasına rağmen 12 ay içinde anlamlı GİB artışı olmaktadır, bu da muhtemelen artan korneal rijiditeye bağlıdır.(46).
Korneal histerezis (KH), kornea rezistans faktörü (KRF) ve kornea sabit faktörü (KSF) gibi biyomekanik özelliklerin ölçümü oküler cevap analizörü ve Corvis ST tonometreler ile elde edilmektedir (47,48). Kaushik ve ark.’nın çalışmasında KH ve KRF değerlerinin basınçtan bağımsız olarak glokom risk faktörü olabileceğini ve KRF GAT ile ölçülen GİB değerini kornea kalınlığından daha fazla etkileyebileceğini bildirmişlerdir. Ancak oküler cevap analizörü yöntemi GAT ölçümleri yerine değiştirilemeyeceğini ve günümüzde GAT cihazının yerini almasının da zor olduğunu belirtmişlerdir. Bu parametreler SKK göre göz küresinin biyomekanikleri ile daha uyumlu olup optik sinir hasarının GİB değişimi ile ilişkisini açıklayabilir(49).
Refraktif Cerrahi Sonrası SKK
Keratorefraktif cerrahi sonrası Goldmann veya Tonopen ile GİB ölçümlerinde bir düşüş olmaktadır(50). Santral korneayı çok değiştirmeyen radyal keratotomi veya hipermetropik düzeltmelerde de SKK’da minimal değişim olmaktadır. Refraktif cerrahi sonrası; korneal kurvatür değişikliklerine ek olarak biyomekanik özellikleri ve elastisitesi değişimine bağlı olarak nonkontakt tonometrelerde düşük ölçümlere neden olmaktadır. Statik (Goldmann), dinamik (Pascal dinamik kontür) ve yeni non-kontakt tonometre (oküler cevap analizörü) arasındaki karşılaştırma çalışmasında statik Goldmann tonometresine göre diğer iki yöntem LASIK ve LASEK sonrası daha az değişim göstermektedir (51).
SKK’a göre düzeltme uygulanmalı mıdır?
Pakimetrenin GİB ölçümlerine uygulanması daha doğru bir değer elde edildiği fikri göz doktorları arasında yaygınlaşmıştır. Ancak bu yaklaşım, doğru ölçüm ile ölçümün tekrarlanabilirliğini karıştırmaktadır. Goldmann aplanayon tonometrisi ölçümlerinde, kullanıcılar arası değişkenlik ±2.5 mmHg kadardır (52). Ayrıca bunun yanında, tonometri kalibrasyon sorunu da vardır. İngiltere’de yapılan bir araştırmada, yaklaşık %50 oranında 2.5 mmHg üzerinde kalibrasyon hatası bildirilmiştir (53).
Bu nedenle birden çok ölçüm ortalaması almak daha doğru yaklaşımdır, tek ölçüme düzeltme yapmak her zaman doğru sonuç olmayabilir. Ortalamaya düzeltme uygulamak tek ölçüme uygulamaktan daha doğru sonuç verebilir.
Ehlers ve ark. çalışmalarında 520 µm değerinden her 100 µm sapmada 7 mmHg düzeltme değeri bulmuştur (5). Doughty ve Zaman ise ortalama 535 µm değerinden her 50 µm değişiklik için 2.5 mmHg değişim tespit etmişlerdir (16). Bir başka çalışmada ise her 100 µm için 2 mmHg olarak tespit edilmiştir. Ancak doğrusal bir ilişki her zaman doğru sonuç vermez, çok ince ve düşük GİB değerlerinde negatif değer bile elde edilebilir. Ancak genel olarak önerilen, her glokom şüphesi olanda ve glokom hastasında SKK ölçülmesidir. Hastalarda çukurluk/disk oranını değerlendirir iken optik disk boyutu için küçük, ortalama ve büyük diye sınıflama yapılıyorsa SKK için de ince, ortalama ve kalın diye değerlendirme yapılabilir. 520-580 µm arasını ortalama olarak değerlendirip bunun dışındaki değerlerde daha detaylı ve şüpheci bir araştırma yapılmasını önerilmektedir (54). SKK ölçümü, fazladan tedavi alan oküler hipertansif hastaların ilaçlarının kesilmesine ya da ince korneası olan hastalarda tedavinin ayarlanmasına neden olabilir. SKK ölçümü glokom muayenesinde yapılması klinisyene daha iyi hedef basınç belirleme ve tedaviyi değerlendirme fırsatı verir.
Tartışma
Glokom tanımında optik sinir başı değişikliklerine odaklanılsa da GİB ölçümü glokom taramasında primer araç olarak yaygın kullanılmaktadır. Ne yazık ki artmış GİB çoğunlukla klinisyenin ilk tespiti olup daha sonra detaylı glokom incelemesi yapılmaktadır.
Tüm glokom hastalarında SKK ölçümü ilk değerlendirmede rutin olarak yapılmalıdır. GİB ölçümü değerlendirmede, risk analizinde ve hedef basıncı belirlemede yardımcı olacaktır. Günümüzde hem tek başına SKK’a bağlı GİB değerini düzeltme için tam olarak doğru algoritmanın olmaması hem de korneanın biyomekanik özelliklerinin gözlerde değişkenlik göstermesi nedeni ile düzeltme metodlarının ve nomogramların kullanılması önerilmemektedir. Ancak günümüzde SKK değerlerini ince, normal veya kalın diye sınıflandırmak uygun olup klinisyen tanı, tedavi ve takiplerini bu stratejiye göre yapması en doğrusudur.
Referanslar