Suzan GÜVEN YILMAZ1
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı, İzmir, Uzman
Doktor
drsuzan2003@yahoo.com
ÖZ
Üveit ile ilişkili glokom, yüksek göz içi basıncına bağlı gelişen optik sinir
hasarı ile karakterize, körlük potansiyeli yüksek bir hastalık grubundan
oluşmaktadır. Tanı ve tedavideki güçlükler nedeniyle oftalmolojideki en
tartışmalı konular arasında yer alır. Erken teşhis, acil müdahale ve doğru
şekilde yönetimi, başarılı tedavi için anahtar rol oynamaktadır.
Bu makalede üveitik glokomlarının patogenezi, tanısı, takip ve tedavisi
tartışılmıştır.
Glokom, üveitlerin nadir olmayan ciddi bir komplikasyonudur.1
Üveitik hastalarda glokom insidansının %10-20 arasında olduğu
bildirilmiştir.2 Bu sıklık üveitin anatomik
lokalizasyonu, görülme yaşı, seyri ve şiddeti ile
ilişkilidir.3
Risk Faktörleri
Üveitik glokoma (ÜG) neden olan üveitlerin büyük bir bölümünü ön üveitler
oluşturur. Bunun nedeni hümör aköz dışa akım yolunun ön üveitlerde daha fazla
etkilenmesi ile açıklanmaktadır. Arka üveitlerde ise aköz çıkış yolları daha az
etkilendiğinden göz içi basıncı (GİB) yükselme olasılığı daha azdır.4
Her ne kadar üveitler 3. ve 4. dekatta sık görülse de, trabeküler ağda
fonksiyonel azalmanın etkisiyle, ileri yaşın glokom gelişimi için risk faktörü
olduğu bildirilmektedir. Genç yaşta trabeküler fonksiyonun bozulması için
şiddetli inflamasyon gerekli iken, ileri yaşta düşük dereceli bir inflamatuar
yük bile trabeküler ağda dengesizlik yaratabilir.5 Glokom sıklığını
arttıran bir diğer neden üveitin kronik seyirli olmasıdır.3 Kronik
üveitte glokom sıklığı %26, akut üveitte ise %16 olarak bildirilmiştir.6
Posterior sineşi varlığı ve görme keskinliğinde azalma gibi üveitin şiddetli
olduğunu düşündüren bulgular, artmış glokom insidansı ile birliktedir.7
Bunun yanında Fuchs heterokromik üveiti (FHÜ) ve Posner-Schlossman sendromu
(PSS)
gibi bazı spesifik üveitik sendromlarda glokomun görülme
sıklığında artış görülür.
Üveitik Glokomun Patogenezi
Üveit ile glokom ilişkisinin ilk olarak ortaya konulduğu yayın 1813’de Beer
tarafından yapılmıştır.8 Bu tarihten itibaren yapılan çalışmalar ile
ÜG’un patogenezinde önemli ilerlemeler kaydedilmiş ve mekanizması büyük ölçüde
ortaya çıkarılmıştır. ÜG, birçok hücresel ve biyokimyasal mekanizmanın
inflamatuar sürece eşlik ettiği kompleks klinik bir durumdur.4,9,10
Tablo-1’de ÜG’un patogenezi özetlenmiştir.10
Sınıflandırma
Açının durumu, üveitin tipi, klinik seyri ve şiddeti dikkate alınarak yapılan
ÜG sınıflaması tedavi planını belirlemede oldukça faydalıdır (Tablo-2).9,10
Hipertansif üveit ile post-inflamatuar glokom ayırımının yapılması büyük önem
taşır. Üveit ile ilişkili oküler hipertansiyonda GİB’te kısa vadeli yükselmeler
glokomatöz hasara neden olmaz iken, üveit ile ilişkili glokomlar, glokomun tipik
komplikasyonları ile sonuçlanır.4
Açının durumu glokomun tipini belirler. Üveit nedeniyle glokom gelişen
gözlerin çoğunda görülen glokom tipi sekonder açık açılı glokomdur. Ayrıca
inflamasyonun ön segmentte yarattığı patolojilere bağlı sekonder kapalı açılı
glokomun yanında, önceden var olan primer açık açılı ve primer kapalı
açılı glokoma da üveitte görülen glokom tipleri arasında yer alır.3,10
Açı ve ön segment yapılarındaki bazı bulgular spesifik etiyolojiler için
karakteristik olup doğru tanının konulmasında önemli ipuçları verir ( Şekil-1).4
Ön üveit, heterokromi ve katarakt triadı ile karakterizedir. Prevalansı
%15-27 olarak bildirilmiş olup kadın ve erkeklerde görülme sıklığı eşittir.9,10
Hastaların %90’ında tutulum tek taraflıdır ve etkilenen göz hipokromiktir.10
Üveit kronik ve hafif şiddettedir, sineşi eşlik etmez. Tüm kornea endotel
yüzeyinde yaygın yıldızsı keratik presipitatlar ile beraberinde iris atrofileri,
iris nodülleri ve aköz flare tipiktir. Parasentez, gonyoskopi veya tonometri
sonrası gelişebilen mikrohifema (Amsler’s bulgusu), ön kamara açısındaki frajil
neovaskularizasyonlardan kaynaklanır ve FHÜ için tipiktir.10
Neovaskülarizasyonlara rağmen açıda sineşi izlenmez.9
Son yıllarda yapılmış çalışmalarda etiyolojik etken olarak virüsler üzerinde
durulmuştur. FHÜ’li gözlerin %41.7’sinde PCR ile hümör aközde CMV saptandığı
bildirilmiştir.11
FHÜ’nde en sık komplikasyon hafif ve tekrarlayıcı seyreden üveit atakları
sonucunda gelişen katarakttır.9,10 En ciddi komplikasyonu ise
hastaların %13-59’unda gelişen GİB artışıdır. Bu olgularda glokom, steroid
tedavisine yanıtsızdır ve ancak anti-glokomatöz tedavi veya cerrahi tedavi ile
kontrol altına alınabilir.10
Genç erişkinlerde tek taraflı, tekrarlayıcı, hafif şiddette ön üveit ve 40-60
mmHg arasında GİB artışı ile karakterize bir tablodur.10 Görmede bulanıklık ve
halolar görme yakınması ile başlayan tipik tablo saatler ya da haftalarca sürer.9
Atak sıklığı ayda birden yılda bire kadar değişkenlik gösterir. Hafif siliyer
enjeksiyon, miyozis, epitelyal kornea ödemi, non-pigmente keratik presipitatlar
ve ön kamara reaksiyonu görülür. Ön kamara açısı ataklar sırasında dahi açıktır,
ön veya arka sineşi yoktur. GİB atak süresince yüksek kalır ve genellikle
kendiliğinden düşer. Bu durum, ataklar arasında GİB normal değerlere düşse
bile, uzun süren veya sık tekrarlayan atakları olan %25 kadar hastada optik
sinir ve görme alanında hasara yol açabilir.9,10 Ataklar topikal
steroidler ve anti-glokomatöz ilaçlarla tedavi edilebilmesine rağmen nadiren
filtran cerrahiye ihtiyaç duyan hastalar da vardır. 9
Yakın zamanda yapılan çalışmalarda PSS’ lu gözlerden alınan hümör aköz
örneklerinin %50’den fazlasında PCR tekniği ile CMV pozitifliği saptandığı
bildirilmiştir.11,12 CMV pozitif olan hastalarda ağır endotelyal
hücre kaybı ve filtran glokom cerrahisi ihtiyacının daha fazla olduğuna dikkat
çekilmiştir.12
Erişkinlerde görülen üveitlerin %5’inden herpes virüsler sorumludur.9
Üveitle birlikte endotelde orta boy keratik presipitatların bulunması ve GİB
artışı herpetik üveit lehinedir.10 Pupilla kenarında iris atrofisi
herpes simpleks (HSV) üveitini, kama şeklinde iris atrofisi ise herpes zoster
(HZV) üveitini düşündürür. Ağır olgularda posterior sineşi ve fibrin birikimi
görülebilir.10
Herpetik üveitlerde en sık komplikasyon ÜG’dur ve tipik olarak tek taraflıdır.
Herpetik keratoüveitlerde sekonder glokom sıklığı %10’dur. Bu oran, diskiform
herpetik keratit ve nekrotizan stromal keratit varlığında daha yüksektir.9
Patogenezde aközün dışa akımını engelleyen trabekülit ve trabeküler ağın
inflamatuar hücrelerce tıkanması sorumlu tutulmaktadır. Kortikosteroid
tedavisinden sonra GİB’in normale dönmesi bu görüşü desteklemektedir.
İnflamasyonun gerilemesiyle birlikte 3-8 hafta içinde GİB normale döner.9-10
Herpes üveitli olgularda virüs replikasyonunu engelleyen sistemik ve topikal
antiviral ajanlar, topikal steroidler ve topikal sikloplejikler ile
inflamasyonun kontrolünün yanı sıra hümör aköz yapımını baskılayan
anti-glokomatözlerle GİB’in düşürülmesi sağlanmalıdır. Tıbbi tedaviye rağmen
glokomun kontrol altına alınamadığı olgularda anti-metabolit eşliğinde filtran
cerrahi gereklidir.9
Çocukluk çağının idiyopatik artritine eşlik eden sinsi başlangıçlı kronik seyirli ön üveittir. Gözde ağrı, kızarıklık yapmadığından ciddi komplikasyonlar gelişene kadar üveitin tanısı gecikebilir. Oligoartiküler tipte tutulum olan ve antinükleer antikor pozitif çocuklarda üveit riski daha yüksektir.13 JİA ile ilişkili üveit görülen olguların üçte birinde posterior sineşi, bant keratopati, katarakt, glokom ve maküla ödemi gibi sekonder komplikasyonlar gelişir.14 JİA ilişkili üveitte oküler hipertansiyon ve glokom prevalansının %14-42 arasında görüldüğü bildirilmiştir.15 Uzun süreli, düşük dereceli intraoküler inflamasyon glokom gelişimi için en büyük risk faktörüdür. Bu üveit tipinde, sekonder açık açılı glokom veya posterior sineşiye bağlı gelişen sekonder kapalı açılı glokom görülür.14 Tedavide topikal ve kısa süreli sistemik steroidler yanında başta anti-metabolitler olmak üzere immunsupresif ajanlar kullanılır.13
GİB artışı, ön kamara açısının alt yarısında hemoraji veya pıhtı ve ön kamarada reaksiyon ile karakterize nadir görülen bir sendromdur. Sıklıkla komplike katarakt cerrahisi sonrası görülür. Göz içinde kalan nükleus ve korteks parçaları nedeniyle sekonder glokom gelişir. Göz içi merceğinin malpozisyonu veya subluksasyonu mekanik etki ile pigment dispersyonu ve yüksek GİB’e neden olabilir. Bazı vakalarda göz içi merceğinin eksplantasyonu gerekebilir.16
Melanositlere karşı nedeni bilinmeyen otoimmün bir reaksiyon sonucu gelişen
ve nörolojik sistem, iç kulak, göz ve deri bulguları ile karakterize bir
sendromdur. Bilateral granülomatöz panüveite yol açar.17 Glokom
olguların %18-38’inde görülmektedir. Siliyer cismin ödemi ve öne rotasyonuna
bağlı sekonder dar açılı glokom gelişmektedir.1
TEDAVİ
Üveit kompleks multifaktöriyel inflamatuar bir hastalık olup, multidisipliner
yaklaşım gerektirir. ÜG tedavi başarısı üveitin ve GİB yüksekliğinin eş zamanda
kontrolü ile mümkündür.10 İnflamasyonun uygun şekilde tedavisi
esastır. Yapılan büyük hatalardan biri kortikosteroid kaynaklı GİB
yüksekliğinden kaçınmak için üveiti yetersiz şekilde tedavi etmektir. Bu
konservatif yaklaşım trabeküler hasarın gelişmesine neden olur.10
Üveitte GİB yüksekliğinin yönetimi; GİB yüksekliğine yol açan anatomik
mekanizma, optik sinirin hasar derecesi ve steroid tedavisine alınan cevap ile
belirlenir (Şekil-2).6
Anti-inflamatuar Tedavi
ÜG’un tedavisindeki ilk basamak inflamasyonun kontrolüdür. Bazı
vakalarda GİB düşüşü sağlamak için inflamasyonun kontrolü yeterli olur.4
Anti-inflamatuar tedavi ile agresif olarak tedavi edilen hastalarda ÜG
prognozunun daha iyi olduğu bildirilmiştir.11
Kortikosteroidler, üveitin tedavisinde tercih edilen anti-inflamatuar
ilaçlardır. Prednizolon asetat gibi güçlü topikal kortikosteroid ile tedaviye
başlanması önerilmektedir. Rimeksolon ve loteprednol, steroid kaynaklı GİB artış
riskini azaltsa da anti-inflamatuar etkileri daha zayıftır, oysa ÜG’da daha
güçlü steroidlere ihtiyaç vardır. Perioküler steroid enjeksiyonu ve sistemik
steroidler dirençli vakalarda kullanılmalıdır.10
Kortikosteroid ajanların yanında midriatik ve sikloplejik damlalar, posterior
ve periferik anterior sineşi, pupiller membran gelişimi gibi üveite bağlı
komplikasyonları önlemek amacıyla başlanmalıdır.4 Ayrıca bu ajanlar
siliyer ve iris sfinkter kasını gevşeterek ağrı kontrolünde de fayda sağlarlar.4
Yoğun periferik anterior sineşi ve açı kapanması glokomunda kullanımları
kontrendikedir.10
Non-steroid anti-inflamatuar ajanlar, ÜG tedavisinde genellikle faydalı
değildir ve latonoprost ve brimonidin gibi bazı hipotansif ajanların etkilerini
azaltırlar.10
Daha güçlü immünsüpresyonun gerektiği ve kortikosteroidlerin yan etkilerinden
kaçınmak istendiğinde, sistemik immünsüpresif ajanlara baş vurulmalıdır. Bu
ajanlar kullanılırken çoğunlukla romotologlar ile işbirliği gereklidir.10
Etiyolojik Nedene Yönelik Tedavi
Anti-viral tedavi
Etiyolojik etken HSV veya HZV olduğunda kullanılır. Topikal anti-viral tedavi
keratoüveitli hastalarda, topikal steroid tedavisi sırasında viral replikasyonu
önlemek için kullanılabilir ancak herpetik üveitin kendisi için etkisiz olduğu
düşünülmektedir.10 Üveitte glokom yönetimi sırasında,
rekürrensleri önlemek için uzun süreli oral asiklovir, valsiklovir veya
famsiklovir ile anti-viral profilaksi gerekir. PSS’lu hastaların %50’sinden
fazlasının hümör aköz PCR analizlerinde CMV pozitif olduğu gösterildiğinden, bu
hasta grubunda etiyolojik etkene yönelik gansiklovir ve valgansiklovir tedavisi
önerilmektedir.10,18 CMV pozitif olan PSS hastalarında topikal
gansiklovirin, viral yükü etkin bir şekilde azalttığı, GİB kontrolünde yararlı
olduğu ve endoteli koruduğu saptanmıştır.18 Yine CMV pozitif PSS’da
oral valgansiklovir ile uzun süreli profilaktik tedavinin rekkürensleri
azalttığı bildirilmiştir.19
Anti-Glokomatöz Tedavi
Üveitlerde GİB yüksekliğinin mekanizması tedavi planını belirler. PAAG’da
öncelikli tedavi nasıl medikasyonsa, pupil bloğu glokomunun da öncelikli
tedavisi laser veya cerrahidir.3 Pupil bloğu yokluğunda, sineşiyal
kapanmanın genellikle tedavisinde medikasyonla başlanır ancak geniş
yapışıklıklar varsa büyük olasılıkla cerrahi gerekecektir (Şekil-2).3,6
Tıbbi Tedavi
GİB’i düşürmek için kullanılacak ilk seçenek ilaç topikal beta-adrenerjik
antagonistler olmalıdır. Karbonik anhidraz inhibitörleri (KAİ) ikinci seçenek
ilaçlardır. Sistemik KAİ’leri topikal tedavi yetersiz kaldığında düşünülmelidir.
KAİ’leri kornea ödemi varlığında, endotel pompa fonksiyonu bozukluğu gibi
olumsuz etkilerinin yanında kistoid maküla ödemi varlığında fayda
sağlayabilirler.3,10 Topikal alfa-2 adrenerjik agonistler kombine
tedavilerde tercih edilebilen ilaçlar arasında yer alırlar. Uzun süreli
aproklonidin ve brimonidin tedavisinden sonra granülomatöz anterior üveit
bildirilmiştir. Granülömatöz üveiti tetikleyen mekanizmanın alerjik olduğu
düşünüldüğünden, özellikle bu gruba alerjisi olanlarda dikkat ile
kullanılmalıdırlar.10,20 Prostoglandin analogları üveitik atakları
sıklaştırabilir, alevlendirebilir kistoid maküler ödeme ve herpetik öyküsü
olanlarda rekürrenslere yol açabilirler.3,10 Bu nedenle kullanımı
tartışmalıysa da, üveiti arttırdığına ait yayınlar küçük hasta gruplarını
içerdiklerinden 3. Seçenek olarak kullanılabilirler.21 Miyotikler,
vasküler geçirgenliği arttırdıkları, inflamasyon ve posterior seneşiyi
indükledikleri için kullanımları kontraendikedir.3
İridotomi
Pupil bloğu ve ona bağlı açı kapanması glokomu olan olgularda arka kamara ile
ön kamara arası bağlantıyı sağlamak üzere iridotomi uygulaması gereklidir.3
Bu uygulama laser ile veya cerrahi olarak yapılabilir. Laser ile uygulama, iris
ödemli olduğunda teknik olarak uygulanması zordur. Uygulamanın GİB
düşürmesindeki başarısı için periferik ön sineşilerin %75’den az olması gerekir.3
Laser ile iridotominin yapılamadığı durumlarda cerrahi iredektomiye
başvurulabilir.10
Cerrahi Tedavi
Tıbbi ve laser tedavisi GİB kontrolünde yetersiz kaldıklarında cerrahi tedavi
endikedir. ÜG’lu gözlerin %30’unda cerrahi tedavi gerekir.10 Hangi
cerrahinin yapılacağından bağımsız olarak inflamasyonun operasyon öncesi dönemde
sıkı kontrolü cerrahi başarıyı arttırır. En önemli cerrahi başarısızlık nedeni
aşırı yara iyileşmesinin neden olduğu fibrozistir. Cerrahi başarıyı arttırmak
için 5-fluorourasil ve mitomisin-C gibi anti-fibrotik ajanların kullanımı
önerilmektedir.3,10 Ancak bu ajanların yara iyileşmesine ve siliyer
cisme olan olumsuz etkilerinden dolayı hastaların yakın takibi gerekir.9,10
Trabekülektomi
Cerrahi başarının, primer açık açılı glokomda elde edilene göre daha düşük
olduğu bilinmektedir.3 Afakik, neovaskülarizasyonlu ve zayıf görsel
prognozlu olgularda tercih edilmemelidir.10 ÜG’lu gözlerde
trabekülektomi sonrası en sık görülen komplikasyonlar post-operatif
inflamasyon ve hipotonidir. Postoperatif uzamış inflamasyon cerrahi başarısızlık
için bildirilmiş en büyük risk faktörüdür.3,10
Non-Penetran Glokom Cerrahisi
Açının açık olduğu ve steroide bağlı GİB yüksekliği gelişen ÜG’lu hastalar
için iyi bir alternatiftir. Ön kamaraya girilmemesi, iridektomi gerektirmemesi
nedeniyle hipotoni ve post-operatif inflamasyon riski trabekülektomiye göre daha
düşüktür.22
Seton Cerrahisi
Filtrasyon cerrahisinin başarısız olduğu durumlarda seton cerrahisi
gereklidir.3 JİA’ya bağlı gelişen ÜG’da, diğer cerrahi
yöntemlere göre başarı oranının daha yüksek olması nedeniyle ilk tercih olarak
düşünülebilir.23 Valvli (Krupin, Ahmed valv) ve valvsiz (Molteno ve
Baervelt) olmak üzere iki implant çeşidi vardır. Her iki implant grubu ile iyi
düzeylerde başarılar tanımlanmış olsa da, implantları birbiriyle kıyaslayan
çalışma yoktur. Drenaj implantlarının komplikasyonları arasında hipotoni, sığ ön
kamara, koroid dekolmanı, bleb enkapsülasyonu, tübün inflamatuar materyel
ile oklüzyonu, korneal dekompanzasyon ve tüp erozyonu yer almaktadır.24
Siklodestrüksiyon
Diğer cerrahi işlemlere yanıtsız dirençli olgularda son çare siklodestrüktif
müdahalelerdir. Siklokrioterapi ve siklofotokoagülasyon gibi uygulamalar ile
siliyer epitelde harabiyet oluşturarak aköz yapımının azaltılması hedeflenir. Bu
uygulamalar ile inflamasyon şiddetinde artış ve fitizis bulbi riski olabileceği
unutulmamalıdır.3,25
Sonuç olarak; ÜG’un tedavisi, inflamasyon ile yüksek GİB’nın
eş zamanlı olarak kontrol altına alındığı, glokom ve üveit uzmanlarının yanı
sıra romotologların da dahil edildiği multidispliner bir yaklaşımı
gerektirir.
KAYNAKLAR
Tablo-1. Üveitik Glokomun Patogenezi
Tablo-2. Üveitik Glokomun Sınıflaması
Şekil-1. Üveitik Glokomda Tanı Akış Şeması
FHÜ: Fuchs Heterokromik Üveiti, ÜGH: Üveit Glokom Hifema Sendromu, GİL: Göz İçi Lensi, JİA: Juvenil İdiyopatik Artrit, PSS: Posner-Schlossman Sendromu, UBM: Ultrasonik Biometri, VKH: Vogt-Koyanagi -Harada Sendromu
Şekil-2. Üveitli Hastalarda Göz İçi Basıncı Yönetim
Algoritması
GİB: Göz İçi Basıncı